3 Ekim 2014 Cuma

Sıradaki yazar, eleştirmen, feminist Virginia Woolf.

Okumakta olduğum kitabı bitti bile! Başka bir kitaba da başladım fakat hala yazısını yazamadım. Belki hayatın telaşından belki zor bir kadın zor bir kitap oluşundan bilemiyorum.
Elbette onu hep duyuyor, tanıyor, biliyordum ama okumak fırsat olmamıştı. İlk defa bir kitabını okudum. Okumadan bilinmezmiş meğersem! 
Çok ağır bir dili var. Aslında bahsettiği şey yada kelimeleri değil, sadece sizi bir yerden alıp başka yerlere götürüyor. Onu anlamak için, onunla dans edebilmek için onun adımlarını takip etmeniz gerekiyor. Ben onu okumak için gece olmasını bekledim şahsen tüm dikkatimi verebilmek için. Sonuçtan ve bana kattıklarından çok da memnun kaldım. Bence onu hiç okumamak bir eksiklik.

Tabii ki gerek okurken, gerek kitap bittiğinde yazar araştırmalarımı da yaptım blog için. Teşekkür ederim blog. Sayende gelişiyorum. Öylesine üzerinden geçmiyorum. Öğreniyorum. Değiniyorum. Böylece okurken yazarın hayatını bildiğim için nerede ne demek istediği hakkında çıkarımlar yapabiliyorum. Ve hayatına en az tarzı kadar hayran kaldım. 

Konu Virginia Woolf olduğu için pek çok bilgi çıktı önüme. Ama bu benim blogum olduğu için ansiklopedik bilgilerden sıyırarak sadece ilgimi çeken kısımlarına yer vereceğim. Daha detaylı okumak isteyenler için Wikipedi ve Biyografi.info da çok fazla bilgi var.


                                                                                



Virginia Woolf, 1882'de Londra-İngiltere'de dünyaya gelmiş. Varlıklı ve saygı değer bir aileden gelmesine rağmen o dönem de kızları okula göndermedikleri için hayatı boyunca hiç okula gitmemiş evde özel öğretmenlerden eğitim almış.  Editör, eleştirmen ve biyografi yazarı olan babasının kütüphanesinde kendi geliştirme fırsatı bulmuş ve yazar olmaya karar vermiş. 

13 yaşındayken annesini kaybetmiş ve sanırım ergenlik döneminin de etkisiyle bu ölüm onu ağır depresyonlara sürüklemiş. Sinir krizleri geçirmeye, hayali yaratıklarla konuşmaya ve olmayan sesleri duymaya başlamış. Babası öldüğünde tekrar aynı şeyleri yaşamış ve normal hayatına dönmesi çok uzun zaman almış. 
22 yaşında kardeşleri ile birlikte farklı bir eve taşınan Virginia bu değişiklik, kaçış için; 

"Resim yapmaya, yazmaya, akşamları saat dokuzda çay yerine kahve içmeye kararlıydık. Herşey yeni, herşey başka olmak zorundaydı. Herşey denendi." yazmış. 

Virginia Woolf bilinen en önemli feminist yazarlardan, kadın haklarını arıyor, daha fazla öne çıkmamızı istiyor. Çok da doğru söylüyor. 

Kendisinin lezbiyen olduğunu fakat yayınlarını bastırmak için basım evi olan kocasıyla evlendiğini, kendisinin gerek edebiyat açısından, gerek ruhsal ve sağlık konularında en önemli destekçisi olduğunu, Woolf' un ölümünden sonra bile yayınlanmamış mektup ve yazılarını yayınlamaya devam ettiğini okudum. 



Ve Ölümü (wikipediden kopyalanmıştır.)

Perde Arası romanını yazdığı sıralarda artık kendini yeterince yetenekli hissetmiyor, yeteneğini kaybettiğini düşünüyordu. Her gün savaş korkusu ve yeteneğini kaybetmenin vermiş olduğu stres, dehşet ve korku sonucu ruhsal bunalıma girmiş, 28 Mart 1941’de içinde bulunduğu duruma daha fazla dayanamayıp evlerinin yakınlarında bulunan Ouse nehrine ceplerine taşlar doldurarak atlayıp intihar etmiştir. Virginia Woolf, geride iki intihar mektubu bırakmıştır. Birisi kardeşi Vanessa Bell'e diğeri ise kocası Leonard Woolf'a.
Leonard Woolf'a, 18 Mart 1941
"Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. O korkunç yeniden yaşayamayacağımı hissediyorum. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sadece sana bir iyilik yapabilirim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum."



3 yorum :

  1. The Hours adında bir film var, Virginia Woolf'un hayatından esinlenerek hazırlanmış. Onun ruh halini tam anlamıyla seyirciye aktarabilmişler, bilmiyorsan, bu zamana kadar karşılaşmamışsan, hemen izlemeni tavsiye ederim. Beğeneceğini umuyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle bir filmi biliyorum ama adını bilmiyordum ve evet kesinlikle izlemeyi düşünüyorum ilerde. Nicole Kidman'ın oynadığını diyorsun değil mi? O kadın bunu canlandırmak için çok uygun bence de :) Teşekkür ederim :)

      Sil
    2. Evet aynen o. Hatta ben ilk kez filmi izlerken yarım saat Nicole Kidman aramıştım. O kadar güzel oynayıp duyguyu vermişti... Rica ederim, keyifli seyirler :)

      Sil